25 Haziran 2012 Pazartesi

Sándor Petofi


Ağaç olurum eğer ağacın çiçeği isen...
Sen çiy isen ben çiçek olurum
Çiy olurum eğer güneş ışığı isen...
Sırf birleşelim diye.



  Sándor Petofi  


Macar lirik şair, ulusal kahramanı Sándor PETOFİ 1 Ocak 1823'te Kiskoros'te doğdu, 31 Temmuz 1849'da Segesvár 'da (bugün Romanya sınırlarında Sighişora) öldü. Asıl adı Aleksandr Petrovics'tir. Köylü kökenli bir aileden geliyordu; annesi hizmetçi, babası kasaptı. Başarısız aktörlük deneyiminin ardından orduya gönüllü yazıldı, sağlığı bozulunca ordudan ayrılıp yeniden aktörlüğe dönerek gezici bir tiyatro topluluğuna katıldı. Ülkesindeki toplumsal adaletsizliğe ve Habsburg hanedanı egemenliğine başkaldırdı. 15 Mart 1848 ayaklanmasına Peşte gençliğinin önderi olarak katıldı. "Talpra, magyar!" (Haydi Macar, Uyan!) adlı şiiri Macar Devrimi'nin simgesi oldu. Petofi, Macaristan'a giren Çarlık askerleriyle savaşmak için yeniden orduya döndü, binbaşı rütbesi ile  Segesvár'da savaşırken şehit düştü, ölüsü bulunamadı, başka ölülerle birlikte ortak çukura gömüldüğü anlaşıldı.





Ö L Ü M Ü N ÜN 141.  Y I L D Ö N Ü M Ü N DE 
SANDOR  PETÖFİ 
(1823—1849) 


Tarık TEKEŞ


" Özgürlük ve  aşk! 


Bu  ikisi bana gerek. 
A ş k ım  i ç in feda  e d e r im  hayatı. 
Özgürlük  için feda  ederim  aşkıı ." 
Sandor  P E T Ö Fİ 





''bir düşünce bana acı veriyor'' siiri:


bir düşünce bana acı veriyor:
yatakta, yastıkların arasında ölmek.
gizli bir böcek dişinin kemirdiği
bir çiçek gibi yavaş yavaş solmak...
boş bir odada bırakılmış
bir mum gibi sessiz sedasız sönmek...
böyle bir ölüm verme tanrım,
bana böyle bir ölüm verme,
yıldırımın vurup geçtiği,
yahut fırtınanın kökünden söktüğü
bir ağaç olayım.


yeri göğü sarsan gök gürültüsünün
tepeden vadiye yuvarladığı bir kaya olayım...
bir gün bütün esir milletler
boyunduruktan usanarak ortaya atılınca,
kızarmış yüzlerle, al bayraklarla,
bayraklarında ''dünya özgürlüğü'' parolasıyla;
bunu haykırsınlar,
haykırsınlar, doğudan batıya kadar
istibdat onlarla çarpışsın...
işte ben orada öleyim,
o savaş alanında.
genç kanım yüreğimden orada aksın,
dudaklarımda sevinç dolu son sözüm çınlarken
onu çelik şakırtıları,
boru sesleri, top gürültüleri yutsun.
soluyan küheylânlar kazanılmış zafere doğru dört nala koşarak
cesedimi çiğneyip geçsinler.
işte beni orada bıraksınlar, çiğneneyim.
dağılmış kemiklerimi orada bir araya toplasınlar...
yarın büyük bir gömme töreni gelince,
orada vakur ve ağır yas müziği ile
ve kara tüllerle sarılı bayraklarla
kahramanları müşterek bir mezara koysunlar;
onlar ki, ey dünya özgürlüğü, senin uğrunda öldüler.


özgürlük ve sevmek,
bu ikisi gerek bana!
aşkım için, yaşamım
feda olsun,
özgürlük uğruna aşkım!



1823  yılında  Kiskörös ' te doğan Sandor  Petöfi, ondok uzuncu  yüz -'yılın  en  büyük Macar  şairi  olarak  kabul  edilmektedir. 
1868'deki 15 mart ayaklanmasinda onemli bir yeri olmustur. yuksek yerlere cikip nutuklar atmistir.*

“bir uğultu işitildi”...
altaylar’dan, tuna’dan, karpatlar’dan...
batı roma üstüne mahmuzlanan atlardan...
petöfi seni dinliyorum.


davranıp atılırken er meydanına :
“ya hürriyet, ya ölüm”, dediğin
ve ilk kurşunu yediğin
ânı dinliyorum.


yirmialtı yaşında
bir moskof savaşında
verdiğin canı dinliyorum.


dayadım başımı kanlı göğsüne,
ırkınca soyluluk var yatışında...
büyük yüreğinin son atışında
ben, beni dinliyorum.


“bir uğultu işitilir...” derinden...
gök mü çöker, yer mi oynar yerinden?
atillâ’dır bu.


asya göklerinden
hun’u dinliyorum.
sonra yüzyıllarca süren, bir koşu...”
macar ovasında gök nal sesleri...
vurur süleyman kösleri...
dağılıp kara sisleri,
petöfi:
derin dinliyorum.


bu gamlı gönlümün bir gözü sende;
öbürü doğacak bir kutlu günde
ve ankara kalesi’nin önünde
tanrı dağları’ndan kopacak günü bekliyorum !



Ulus bilincinin oluşmadığı günlerdir bugünler henüz. osmanlı etkisini sürdürmektedir avrupa da. sandor, ülkelerin kaderinin kılıçla çizildiği ve savaşın henüz bir endüstri olduğunu kestiremediği on altı yaş günlerini sürerken, gönüllü asker olarak orduya yazılır. ancak küçüklüğünden beri hatta bir kez evden kaçarak katılmak istediği- gezici tiyatro kumpanyalarında kalır aklı.


o güne dek uğruna mücadele verilmiş ancak hapislere doldurulmuş onlarca yurtsever macar devrimcisinden çok, sandor'da ruhunu yakalamıştır macar ulusal hareketi. halk arasında bir efsane olan lajos kossuth, mıklos wesselenyı ya da mihaly vörösmarty, çok sıkı bir gencin anarşist yurtseverliğinden aldığı destekle daha bir inanır olmuşlardır özgürlüğe. viyana kuşatmasında kara mustafa paşa' nın yenilgisi avusturya' yı yöneten habsbourg soyunun avrupa' da bir anda prestijini arttırmış ve savruk, ulus bilincinden yoksun macarları, avusturya boyunduruğuna sokmuştu. 16 yaşında macar ordusuna yazılan sandor, böylece avusturya ordusunun bir askeri olmuş; ancak burnundan sürekli kan gelmesi yüzünden iki sene sonra çürüğe ayrılmıştır.


1789 devrimi sadece avrupa' da değil, bütün dünyada özgürlük ve ulus bilinci kavramını getirmişti yanı sıra. macarların osmanlı tutsaklığı yerini avusturya tutsaklığına bırakmış, değişen hiçbir şey olmamıştı onlar için. ulusal hareket adına savaş verenlerin hepsi hapishanelerdeydi. macar ulusal kültüründen söz etmek oldukça güçtü. çünkü ulusal kültür; sandor'un deyimiyle, yüksek salon şiirleriyle ifade edilmekten çok, halkın içinden gelen derin iç çekişlerde aranmalıdır. artık şiir acı çekmelidir. küfür etmelidir şiir. bağırıp özgürlüğü çağırmalıdır. çünkü şiir bayrağı, özgürlük bayrağıdır. eski şiir uydurma, şişirme, yavan ve sahtedir. sesimiz halk için ve halktan yana, halkın sancılarını anlatan ve sızlayan kırık melodilerle süslenmelidir artık. artık estetik, acının estetiğidir. ulusal kurtuluş için mücadele verilmeli, tuna' nın iri balıkları avusturya sarayının sofralarına gitmemelidir.


kitaplı sandor, lakabıyla tanınan sandor petöfi, devrim liderlerinin serbest bırakılması, basın özgürlüğü, yazarların tahliyesi ve sansürün delindiği bir halk hareketinin içinde bulur kendini. hem subay olarak macar ordusunun eğitmeni hem de şiirleriyle ateşli bir militandır. tarih 15 mart 1848'i gösterdiğinde macar halkı, avusturya sarayına savaş açar. lider, hapisten kısa bir süre önce çıkmış lajos kossuth' tur. sandor, neredeyse bütün macaristan'ı yaya dolaşmak pahasına gönüllü asker toplamış ve oldukça güçlü bir ordunun oluşmasını sağlamakta aktif olarak çalışmıştır. tarihlerin karanlığında birer inci gibi parlayan halk hareketlerinden biri daha zafere ulaşmış ve avusturya sarayı, macaristan' da bağımsız bir hükümetin kurulmasını tanımak zorunda kalmıştır.


sandor petöfi, ya açlıktan, ya soğuktan diyerek, son parasıyla peşte'ye gelip yeşil ciltli defterindeki şiirlerini büyük şair vörösmarty' e uzattığı günkü karamsarlığını sürüyordu yine. devrimin mimarlarından biri olan petröfi' yi anlamakta güçlük çekiyordu diğerleri. neden! diyorlardı, işte kurduk ya hükümetimizi, daha ne? petöfi, mart ayaklanmasının ancak birinci perde olduğunu söylüyor, bunun habsbourglardan büsbütün ayrılmayla sonuçlanacak ikinci perdenin gerekliliğini bildiriyordu arkadaşlarına. yeni hükümet ve petöfi ilk kez karşı karşıya geliyor ve petöfi'nin milletvekili seçilmemesiyle sonuçlanacak birtakım siyasi oyunların başlangıcı oluyordu.


çok değil, altı yedi ay geçmeden daha, kossuth, petöfi' nin yönelişini doğruluyor ve ikinci kez savaşa başlıyordu habsbourglarla. her ne kadar küstürülmüş olsa bile, halk hareketindeki sorumluluğunu bilen petöfi, dayanamıyor, bu savaşa da katılıyordu. topraklar bir alınıyor, bir veriliyordu. bu gitti geldi çirkinlik, binlerce macar yurtseverinin kanıyla sulanmış toprakları, yeni macaristan diye selamlayacakken, avrupa'nın ağabeyi çarlık rusya' sı silahlarının namlusunu macar halkına çeviriyor ve segesvar savaşı adıyla tarihe geçecek savaşta, macarları kendi kanında mağlup ediyordu.


kısacıkta olsa macaristan tarihini anlatmam gerekti, çünkü sandor petöfi'nin diğer halk liderleri arasındaki yerini daha net kavrayabilip,bir kişinin bile bir ulusun kaderine ne denli etki yapabileceğini göstermek istedim. alıghieri dante' yi kendi dilinden okuyabilmek için italyanca öğrenen bu inatçı adam, bir meyhane kavgasını, macar destanlarının ağır ve yapış yapış diliyle kaleme almış; böylece, ilk kez yüksek şiiri tarihin karanlığına göndermiştir. aristokratik dilin sahteliği, yerini halkın çığlıklarına bırakmıştır artık.


Hiç yorum yok: